Kürtler artık Kardeşlik edebiyatına kanmıyor

“Kürdistan mebusları” kavramı; “Şaki Kürtlere” -ki Kürt soykırımında kullanılan başat tabirdir bu-, oradan “Kürt diye bir şey yoktur’a”, akabinde de “Kürtler kardeşimizdir’e” evrilmiştir. Kardeş ki ne kardeş!

Türkiye devleti kurulurken Kürtlere büyük bir önem atfedilmiştir. Özellikle de İttihat ve Terakki döneminde Ermenilere, Süryanilere ve Keldanilere yönelik soykırım sürecinde… Gayr-i Müslimlere yönelik geliştirilen soykırım, Türkiye devletinin ve Türk ulusunun hem ekonomik, hem de sosyolojik açıdan inşaası için “gerekliydi”.

Bu soykırımların Kürdistan ayağını maalesef bizatihi Kürtler yüklenmiştir. Bireysel girişimlerin yanısıra çoğunlukla aşiretsel düzeyde örgütlü bir katliam programı gerçekleşmiştir.

Kürtler bu soykırımla beraber ekonomik ve siyasi olarak büyüyeceklerini zannetmişlerdir. Binali Yıldırım’ın bahsettiği “Kürdistan mebusları” işte bu soykırım sürecinin yöneticileridir. Kazanmayı zannettikleri şeyi kısa süreliğine kazandılar fakat aslında ellerine geçen tek şey kadim komşularının kanlarıyla sulanmış topraklar olmuştur. Kendi kanlarının da üzerine döküleceği topraklar…

O “Türk uluslaşması” süreci gayr-i müslimlerden sonra Kürtlere yönelince işin rengi değişti, biraz da çetrefilleşti.

“Kürdistan mebusları” kavramı; “Şaki Kürtlere” -ki Kürt soykırımında kullanılan başat tabirdir bu-, oradan “Kürt diye bir şey yoktur’a”, akabinde de “Kürtler kardeşimizdir’e” evrilmiştir. Kardeş ki ne kardeş!

Bugün Devlet Bahçeli bile “Kürt kökenli kardeşlerimiz” canımızdır, ciğerparemizdir demektedir. Bahçeli’nin “Kürt kökenli kardeşlerimiz” tabiri aslında dürüstçedir. Çünkü ona göre Kürtlük ancak eskiye dayanan bir köken olarak var olabilir. “Tarihin belirsiz bir döneminde tesadüfen ilişkilenilmiş bir kavmin bozuk genleri bugün bazı kardeşlerimize kadar varmış olabilir” demek istemektedir. Ona göre Kürtler var olduğu müddetçe Türktür ama bir seçim döneminde onları “Kürt kökenli” olarak ifade etmekte bir beis yoktur.

Bahçeli ve onun gibi ırkçı olan Türkler hiçbir zaman Kürtleri milletlerden bir millet olarak görmeyecektir. Bu kabul onların fıtratlarına aykırıdır. Kürtleri dilleri, kültürleri, tarihleri olan bir millet olarak görmek onları yok oluşa götürür. Çünkü onların varlığı ancak Kürt inkârı ve imhası varsa mümkündür.

Bahçeli’nin Kürtler hakkında “Kürt kökenli” tabirini kullanması nasıl ırkçılıksa, “kardeşlerimiz” tabirini kullanması da o denli ırkçıdır. Çünkü bahsedilen ve bu zamana kadar pratikte uygulanan “kardeşlik” kavramı hiçbir zaman karşılıklı saygı çerçevesinde gelişmemiştir.

Kürtler her zaman azarlanacak, yasaklanacak, yaramaz, haylaz küçük kardeşler olmuştur. Höt deyince susturabilecekleri, Türk ağabeylerinin/ablalarının huzurunda el pençe divan duracak, itaat edecek küçük kardeşler… Bu durum Bahçeli için de, Türk siyasetinin bütün sağ ve sol fraksiyonları için de böyledir.

Kürtler artık bu durumun gayet farkındadır. Her “kardeş” diyene kollarını açan saflık dönemlerine lanet etmektedirler. Kürtler artık kimseyle kardeşlik edebiyatı yapmak istemiyor. Eşit, özgür, saygın ilişkilenmeleri tercih ediyor.

Bu noktada “komşuluk kavramı” ciddiyetle düşünülmelidir. Çünkü komşular eşittir. Herkes kendi evindedir. Herkes kendi evinin sorunlarıyla ilgilenir. Komşular birbirlerine saygıyla yaklaşmak zorundadırlar. Birbirlerinin özerk alanlarına asla tecavüz etmezler. Bu sebeble kardeş olmayalım, kardeşlik edebiyatı yapanlara kanmayalım, kardeşliği bir hakaret addedelim ve komşu olalım.

 

Cihat Emir Aykaç

17.06.2019