Gebze Ve Kızıltepe Özelinde Devlet Şiddeti...

Kürt anneleri 100 senedir pencere başlarında çocuklarının yolunu gözlüyor. Çünkü Kürt çocukları Kürt olmanın, var olmanın, imha edilmemenin kavgasını yürütüyor.

100 senedir Kürt çocuklarının tek bir derdi var zira; var olmak. Bu “var olmak” kavramına yok olmamak da dahildir. Kürt çocukları istediler ki varlıkları inkâr edilmesin, bu inkârdan dolayı evleri, köyleri, şehirleri yakılmasın, yıkılmasın…

Yürüttükleri mücadele tamamen temel insan hak ve hürriyetleri kavgasıdır. Zor ve zorbalık altında bir yaşam Kürtlerin doğasına aykırıdır.

Emîrxanê Çengzêrê’nin hikâyesini hatırlayalım. O ve halkı İran şahına karşı Dımdım kalesini cansiperane korumuştur. Kelimenin tam anlamıyla kanlarının son damlasına kadar savaşmışlardır. O yalçın kalenin bir duvarı yıkılınca da Çengzêrê’nin eşi feda eylemi gerçeklemiştir. Öyle büyük bir patlama yaşanmıştır ki bütün kale yerle yeksan olmuştur. Yani düşmana boyun eğmektense kendilerini topyekün feda etmişlerdir.

Kürtler yine aynı dönemden geçmektediler. Büyük bir tecrit ve abluka altındadırlar. Sesini çıkartan Kürt’e tomayla, kalkanla, jopla, biber gazıyla saldırıyorlar. Cezaevlerinde binlerce insanımız var. Milletvekilleri, dokunulmazlıkları olmalarına rağmen, güvende değiller. Remziye Tosun’a ve Musa Farisoğlu’na daha birkaç gün önce saldırıp hastanelik ettiler. Emniyet güçleri Kürtlere karşı emniyetsizlik politikası yürütmekte…

Kürt anneleri de bu politikalara karşı kayıtsız kalamamışlardır. Cezaevlerinde günbegün eriyen evlatları için kayıtsız kalamamışlardır. Anayasal haklarını kullanarak gösteriler gerçekleştirmişlerdir. Fakat Gebze’de ve Kızıltepe’de müthiş bir Kürt düşmanlığı aşikar edilmiştir.

Evet, Kürt annelerine yönelen kolluk kuvvetleri, devletin Kürt düşmanlığını, Kürt’e tahammülsüzlüğünü, Kürtleri tecrit altına aldıklarını ifşa etmiş oldular.

Devletin basit bir memuru halka bu kadar aleni bir şekilde şiddet uygulama cüretini nereden alıyor sizce? Kürt annelerini jopla itekleme, yerlerde sürükleme, onlara işkence uygulama, hakaret etme, onları aşağılama haddini nereden buluyor? Devletin basit bir memuru nasıl bu kadar pervasızca davranabiliyor?

Çünkü uyguladığı şiddet, aşağılama, işkence Kürt’e karşıdır. Bu ülkede Kürt’e karşı yöneltilen her türlü saldırı devlet korumasındadır. Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol, Halil İbrahim Oruç gibi çocuklarımızı kolluk kuvvetlerinin saldırıyla kaybetmedik mi? Ne oldu bu cinayetleri işleyenlere? Hiçbir şey…

HDP İstanbul milletvekili Hüda Kaya, Gebze’de Kürt analarına yönelik menfur saldırıları meclise taşımasaydı, sosyal medyada bu saldırıların görüntüleri dolaşmasaydı Kocaeli Valiliği soruşturma bile açmazdı. Hoş, açılan soruşturmanın insan haklarına saygılı hiçbir insanı tatmin edecek bir kararla sonuçlanacağını sanmıyorum. Zaten Valilik bu menfur saldırıyı kınamış da değil.

Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamayı hatırlatmak istiyorum; Kızgın demiri soğutmalıyız. İşte o kızgın demir, 100 senedir Kürtlerin sırtından kalkmış değil. Kürt anneleri de çocuklarının sırtından kızgın demir kalksın istiyor. Bu saldırganlık bundandır.

Cihat Emir Aykaç

21.04.2019