Acı Patlıcanı Kırağı Çalmış Bile...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 31 Mart Yerel Seçimleri için Sivas’ta yaptığı mitingle seçim startını vermiş oldu. “Partili cumhurbaşkanı” olduğu bunda şaşılacak pek bir şey yok.

Fakat Erdoğan’ın Sivas’ta dile getirdiği sözler çokça tartışıldı. Muhalefetin, halkın alım gücünün azılmasıyla ilgili yaptığı eleştirilere karşı Erdoğan şu sözleri söyledi;

“Ne diyorlar; domates, patlıcan, patates, sivri biber… Düşünün bir merminin fiyatı nedir, düşünün. Kalkıyor patates, soğan, domates, bunlarla konuşuyorlar.”

Erdoğan’ın bahsettiği mermiler, Afrin’de ve TSK’nın Rojava’da nüfuz edip ÖSO çetelerine teslim ettiği bölgelerde Kürtlerin sırtına vurulan mermilerdir. Aslında Erdoğan, “Kürtleri vurmak ucuz değildir; maliyetli bir iştir” demek istiyordu. Nitekim sözlerinin devamında bu tezimizi doğrular ifadeler kullandı;

“Afrin’de olanları gördünüz değil mi? 2 ay Afrin’de leblebi çekirdek mi kullandık? Mermi bombaları kullandık. Silahlı silahsız İHA’larla teröristleri yok ettik. Bu ne domatese ne patlıcana ne sivri bibere benzer. Benim ecdadım Çanakkale’yi fethederken ne yedi içti, bunu biliyorlar mı? Hedef saptırıyorlar.”

Ne yapmışlar? Afrin’de leblebi çekirdek kullanmamışlar; mermi bombaları, silahlı silahsız ihalar kullanmışlar. Peki bu bahsettiği teröristler kimdir?

Hatırlayalım; TSK’nın Afrin’e yaptığı saldırılarda köyler hedef alınmış, kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden onlarca sivil öldürülmüş, binlercesi yaralanmıştı. Avrîn hastanesindeki yaralılara dahi uçaklarla bombalı saldırı geliştirilmiş, 9 kişinin ölümüne, 20 kişinin de yaralanmasına neden olunmuştu.

Bu saldırılardan sonra binlerce Afrinli şehirlerini terk etmek zorunda kalmıştı. Suriye’de iç savaşın başladığı günden TSK’nın müdahalesine kadar en ufak bir saldırı bile yaşanmamıştı. Çatışmasızlığın, barışın, huzurun hakim olduğu tek bölge Afrin’di.

Kimdi ya bu teröristler? Afrinlileri bu kadar huzurlu, güvenli, çatışmasız yaşatan bu teröristler kimdi? Bizatihi Afrinli Kürtlerdi. Kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla kendi topraklarında kendilerini yönetmek isteyen, IŞİD ve ÖSO gibi çetecilere fırsar vermeyen, kendilerini savunan Afrinli Kürtlerdi.

TSK’nın saldırıları sonucu Suriye’de çatışmanın yaşanmadığı tek yerde de çatışma çıkmış oldu. Üstelik Kürt birliklerinin daha fazla kayıp olmasın, şehirleri başlarına yıkılmasın diye geri çekilmelerinin akabinde Afrin’e ÖSO çetecileri, Türkiye’nin eliyle yerleştirildi.

Şimdi Afrin’de Kürt olmak ikinci sınıf vatandaş olmak demek. Afrinli Kürtlere “yabancı uyruk” ibaresi taşıyan kimlikler verilmiş. Afrin’de Kürtçe tabelalar indirilmiş, yerlerine Türkçe ve Arapça tabelalar asılmış. Afrinli Kürtlerin can, mal, namus güvenliği yok. Korkunç bir korku imparatorluğu altında yaşıyorlar.

Ee tabii bu da masraflı iştir. Bunun mermisi, bombası, tankı, topu, uçağı derken fatura bir hayli kabarıyor. Erdoğan da haklı olarak diyor ki Kürtleri vurmamızı istiyorsanız, onlara kendi topraklarında eziyet etmemizi ve kazandıkları statüleri alt üst etmemizi istiyorsanız domatesi, biberi, patlıcanı, soğanı pahalı alacaksanız. Bedelsiz ekmek olmaz.

Türkiye 100 yıldır aynen bu tavrı takınıyor zaten. Elde ettiği gelirinin çoğunluğunu Kürtleri katletmek, köylerini yakmak, yurtlarından sürmek ve hiçbir statüye sahip olmaması için özel savaş yürütmek için harcıyor. Harcanan yüz milyarlarca dolara en ufak hayıflanma bile duymuyorlar. Türkiye’nin ekonomisi mi batmış, halk sebze meyve alacak durumda mı değil, bütün fabrikaları ve gelir merkezleri satılığa mı çıkmış; önemli değil. Yeter ki Kürtler huzurlu bir nefes almasın. Sadece Türkiye’de de değil; Mars’ta bile olsa huzurlu bir nefes almasınlar.

 

Cihat Emir Aykaç

10.02.2019