Şivan’ın, Mandela modeli “Öcalan”

Şivan’ın, Mandela modeli “Öcalan”

PeyamaKurd - Kürt müzik sanatı denince akıllara ilk gelen isimlerin başında kuşkusuz Şivan Perwer gelmektedir. Hatta bazı eserleri Kürt milleti ile o kadar bağdaşmıştı ki; toplantılarda, yürüyüşlerde cephelerde… çalınmazsa o faaliyetlerin anlamı havada kalmış gibi hissediliyordu.

Şivan’ın, 1975’ten 90’lı yıllara kadar Kürt sanatına ve Kürdistan devrimine olan hizmetleri isminin tarihe yazılmasına vesile oldu. Kimse bunu realiteyi asla inkâr edemez. “Yiğidi öldür ama hakkını yeme” misali…

Fakat ilginçtir ki Şivan, son yıllardaki davranış, üslup ve faaliyetleri ile bambaşka bir kimliğe bürünmüş bir vaziyette. Müzik ve sanattan koparak alakası olmayan projelerin ardına vererek bir nevi kendi ‘siyasi kimliğini’ oluşturmak istedi. Yani izlenimler o yönde sinyaller veriyor…

***

2019’da İsviçre’de yaptığı bir konuşmada, Êzdiler için, “şeyhlik, beylik, ağalık” tanımlaması yapmış ve tepki görmüştü.

2020’de bu şekildeki sözde eleştirilerine devam eden Perwer bu defa Êzdiler için, “faşist” tabiri kullanmış ve daha fazla tepki almıştı.

Perwer'in cemaat dışı evliliklere izin vermeyen Ezidileri “faşist” olarak tanımlamasının ardından HDP jet hızı ile bir açıklama yaparak, “Şivan Perwer'in açıklaması kendisi bağlar. Bu düşüncelere katılmıyoruz” demişti.

Fakat 2021’de Kürdistan referandumuna hayır propagandası yapan NRT TV’de Êzdiler ve Kürtler hakkında söyledikleri akıllara durgunluk vermiş ve kamuoyunda olağanüstü bir tepkiyle karşılanmıştı.

Programda Perwer’e, ‘Abdullah Öcalan hakkındaki düşünceleri sorulmuş’ Şivan ise konuyu çok farklı yerlere getirerek Kürt milletinin ‘dindar oluşu’ üzerinden adeta sırtlarına kırbaç vururcasına akıl almaz eleştirilerde bulunmuştu.  

Şivan, Öcalan sorusuna verdiği yanıtta Kürtlerin ‘dindar oluşu ve İslamiyet inancına’ adeta kırbaç vururcasına şunları dile getirmişti:

 “Kürtlerin her zaman bir şeyhi, reisi, önderi mutlaka vardı. Örneğin, Dêrsim’de ‘Seyyîd Rıza’ diyorlar, Diyarbakır’da ‘Şeyh Seîd’ diyorlar bakın bu şeyhtir. Mahabad’da Kadı (Qazî) Muhammed diyorlar. Yani hep böyle devam ediyordu, Bakınca Komele tarafında Şeyh İzedin Hüseyin vardı, o da şeyhti.

Fakat Marksizm Kürdistana girince halkın çocukları ayaklandı. Aşiretlerden, şeyhlerden olmayanlar. Abdullah Öcalan halkın çocuğudur, bir aileden bir aşiretten değil… O; ilmi, edebi, çalışkanlığı ve okumuşluğu ile ayaklandı…” 

Şivan hatta daha da ileriye giderek, dindar Kürt liderlerini Atatürk ile karşılaştırmış ve Kemalizme güzellemeler dizerek şöyle devam etmişti:

“Türkiye’de Kemalizm fikri aydınlandı. Atatürk çok milliyetçi idi. Başlangıçta Türkiye’de feodalizm bırakmadı. Ulusal bir ruh ile Türklerin birliğini sağladı. Bundan dolayı Türkler, Atatürk’ü çok çok sever biliyor musunuz? Şeyliği, beyliği, ağalığı kaldırdı ve dedi ki, Türk milleti vardır.”

Fakat Perwer yaptığı hatanın farkına vardığını anlamış, o günlerde tepkilerin arttığını görünce, “Kastım, söylediklerim değildi. Üslubum yanlıştı. Özür dilerim” demişti.

Şivan Perwer’in gerçekten ne yapmaya çalıştığı hakkında kimsenin net bir fikriyatı yok.

Şimdi geçmişte yaşananlar böyleyken, Şivan Perwer yaptıkları için Êzdi ve Kürt milletinden özür dilemişken…

***

Gelelim bugüne!

Şivan her ne kadar özür dilemiş olsa da bu tarz açıklamalarına durmadan devam ediyor.

Bundan yaklaşık 10 gün önce PKK medyasında katıldığı bir programda Abdullah Öcalan için övgüler dizen Şivan, yüzü kızarmadan aynı kanalda, “Kürtlerin lideri Mesud Barzani’ye buradan selam gönderiyorum. Ben sağ oldukça Kürtlerin, birbiri ile kavga etmesini istemiyorum” dedi.

Şivan Perwer, Öcalan için, “Hayatı boyunca kahramanca bir mücadele verdi” derken, Öcalan’ı, Nelson Mandela ile karşılaştırdı. Perwer, Öcalan’ın hapiste kaldığı süreyi Mandela’nın yattığı süre ile karşılaştırarak, “Mandela için yapılanları halklar, Öcalan için de yapmalı dedi.

Bir hatırlatma yapalım: Öcalan, Kemalizm’e övgüler dizerken Atatürk; Kürtlerin düşmanı değil derken, 1992 yılında Atatürk Uluslararası Barış Ödülü’ne layık görülen Mandela, Kürtlerin çektikleri eziyeti görmezden gelmemiz mümkün değildir” diyerek ödülü kabul etmemişti.

Şivan’a şu soruyu sormak gerekiyor:

“Atatürk Kürtlerin düşmanı değil” Abdullah Öcalan’a, sen yanlışsın diyebilir misin?

Elbette diyemezsin. Kim söyler bunu peki? Tarih söyler, Şeyh Said der, Seyit Rıza der, Atatürk’ün aldığı kararların karşısında durup idam edilen binlerce Kürt söyler.

“Kürtler artık modern bir devre girdi” diyen Perwer yine Kürtlerin dindarlığı üzerinden kendi milletini eleştirdiğini zannederek şu sözleri dile getirdi: “Bu devir artık tarikatların, şeyhlerin, beylerin zamanı değil. Bunları bir kenara itin, bunlar artık bitti. Kürtler artık farklı renkleri, inançları iler ulusal bir millet olmaya doğru ilerliyor. Biz buna inanıyoruz.”

***

PKK tarafına geçince Öcalan’a övgü dizip, KDP saflarına gelince PKK’ye tavır alan Perwer’in siyasi mecrada ağırlığı yok.

Şivan Perwer’in kişisel hayatına dair kimsenin söz söyleme hakkı yoktur. Ama kendini siyasi arenaya atıp kendince söylemler geliştirirse herkesin söz söyleme hakkı doğar.

Birçok kişi Şivan’ı sanat alanında tanıyor ve saygı duyup seviyor. Elbette bizler de bu alanda onu seviyoruz. Ama son 3-4 yıldır yaptığı açıklamaları dikkatle takip ettiğimizde, KDP’ye yanaşınca KDP’ye, PKK’ye yanaşınca PKK’ye kendini şirin göstermek için bir şeyler yapmaya çalışıyor.

Ama o köprünün altından çok sular aktı Şivan. İki tarafta artık senin ne olduğunu biliyor, nasıl dezenformasyona uğradığını biliyor, görüyor. Yani itibarın kalmadı iki tarafta da…

PKK medyası 7/24 Mesud Barzani için, “ihanet naraları” atarken Perwer’in orada Mesud Barzani’ye selam göndermesi de utanç verici. Keşke Şivan Perwer, Mesud Barzani’nin kendisine gösterdiği hürmeti ayakların altına almasaydı da utansaydı yaptığından…

Bugün Öcalan için detone olmadan kahraman naraları atan Şivan Perwer, Mesud Barzani ve dindar çevresi için ‘ağalık, beylik’ yakıştırması yapıyordu.

***

Yeri gelmişken şunu da paylaşalım!

1984 yılında PKK kurucularından Semir’in İsveç’te öldüğü dönemlerde Şivan da İsveç’te yaşıyordu. O günlerde PKK’ye haraç vermeyi reddeden Şivan’ın ölüm kararı çıkmış, Şivan da kendini dönemin KDP Avrupa Yetkilisi Tarık Akrawi’ye atmıştı.

Akrawi kendisine sığınan Perver’in durumunu o zaman İran’da bulunan Mesud Barzani’ye bizzat iletmişti. Başkan Barzani de o günlerde Şam’da bulunan Öcalan’a, “Şivan Perwer’i” rahat bırakmaları uyarısında bulunmuştu.

“Şimdi bu Öcalan, Şivan’a göre hümanist ve Mandela dengi oluyor” Mesud Barzani ise ağa, bey oluyor öyle mi?!

Perdenin arkasında görünmeyen bir bilgiyi de sizlere aktaralım, Şivan’ın Güneydeki hesapları birmiş değil. Çünkü hala oranın rantı ile yaşıyor.

Güney, parayla terbiye ve yandaş etmek istediği sanatçı, aydın, entelektüel kişilere yaptığı yatırımın küçük bir kısmını, şehitlerinin ailelerine ve onları her koşulda ‘amasız’ destekleyen fedakar takipçilerine yaparsa daha çok saygı duyar, iktidarını daha sağlam bir şekilde pekiştirir. Şivan olayı ilk olmadığı gibi son da olmayacak…

***

Nasıl mı?

Şivan, PKK’den kopunca KDP ile olan ilişkilerini geliştirdi. Dehok’ta “Sanat Akademisi” kurmak istedi. Projesi kabul edildi ama o, akademiyi ‘sanat evi yerine, kendi evine dönüştürdü.’ 

Ardından, ‘ailevi sorunlardan’ dolayı “yuva” talebinde bulundu. Şivan’ın bu talebi de kabul gördü ve Ebil’deki Drim City’de kendisine bir ‘villa’ tahsis edildi. 

Duhok’ta, “Sanat Akademisini” faaliyete sokamayan Şivan, Erbil’de bu defa, “Sanat Köyü” projesini sundu.

Yetkili kurumlar bu kez ona, tahminen 40 dönümlük bir arsa tahsis ettiler. Bununla yetinmeyen Perver, Erbil’de oturduğu “villa kendi malı olmadığı” için, ‘kendisine ait bir villa inşa edilmesi’ talebinde bulundu.

Güney, bunu da kabul etti ama ‘villa’ yerine ‘Malikâne’ inşa etmek isteyen Şivan’ın bitmek bilmeyen talepleri, Kürdistan’daki ekonomik krizden dolayı gecikti. Şivan’ın yaygaraları işte o zamandan sonra patlak vermeye, giderek büyümeye başladı.

Şivan Perwer dosyasının ikinci bölümünde daha duymadığınız birçok durumu sizlere aktaracağız.

Bakalım Şivan Perwer mi Kürt yoksa, bu dava için, Mesud Barzani’nin ahlakı ve ağırlığı için suskunluğunu koruyan insanlar mı daha Kürt!