FP: Hizbullah’ın hamisi İran ve nükleer silahlar unutulmamalı!

FP: Hizbullah’ın hamisi İran ve nükleer silahlar unutulmamalı!

PeyamaKurd - ABD'nin önde gelen yayın organlarından Foreign Policy'de, İsrail ve Hamas arasında yaşanan çatışmaların bölgesel bir savaşa dönüşme senaryosu ve İsrail'in olası nükleer kullanımının ele alındığı bir analiz kaleme alındı.

Çatışmalarda, bölgesel bir riskinin yüksek olduğu vurgulanan analizde, İsrail'e karşı birden fazla cephe açılabileceği ve bu durumun büyük felaketle sonuçlanabileceğine vurgu yapıldı.

Ayrıca, İsrail'in gündeme gelmeyen nükleer silahlarına ve ABD'nin bölgede varlığını artırmasının arkasındaki nedenlere de dikkat çekildi.

İşte Foreign Policy'de yayınlanan analiz:

Hamas saldırısının devasa bir boyutta olması nedeniyle İsrail hükümeti, Hamas ve benzeri yapılanmaların kökünün kazınmasından başka bir hedef belirlemek istemiyor.

Hem içeride hem de dışarıda Hamas'ın bir yapılanma olarak tamamen ortadan kaldırılması fikrine verilen destek bugüne kadar görülmemiş türden olmasına rağmen eski İsrail Başbakanı Ehud Barak ve bazı diğer isimlerin de altını çizdiği üzere bunu başarmak öyle kolay görünmüyor… Zira bu hedef fevkalade büyük riskler barındırıyor.

***

Nitekim böyle bir hedef ile harekete geçilirse, İsrail'in dikkat etmesi gereken tek cephe elbette Hamas cephesi olmayacaktır. 130 kilometrelik Lübnan yani Hizbullah sınırı ile neredeyse 70 kilometrelik Golan Tepeleri hattı da tahkimata muhtaç hale gelecektir.

Kuzey cephesi şu anda sadece önemsiz birkaç hadise dışında sessiz durmasına rağmen bu hadiselerin her an hızlı bir şekilde topyekûn savaşa dönüşme ihtimali de bulunuyor.

İsrail Savunma Bakanının 18 Ekim tarihinde yaptığı açıklamada belirttiği üzere Hizbullah, Hamas'tan on kat güçlü bir yapılanmadır.

Hizbullah'ın elinde bazıları son derece hassas isabet kabiliyetlerine sahip olmak üzere on binlerce roket ve füze bulunmaktadır. Olası İsrail-Hizbullah karşılaşması öyle kolay bir savaş olarak karşımıza çıkmayacaktır.

***

Hizbullah’ın hamisi İran unutulmamalı!

Unutulmaması gereken bir diğer nokta ise Hizbullah'ın hamisi olan İran'dır. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan 14 Ekim tarihinde Beyrut'a yaptığı ziyarette açıklamada bulunarak, İsrail'i Gazze'ye bombardımanı durdurmasını aksi takdirde "devasa bir sarsıntının" İsrail'i beklediğini dile getirdi.

Fakat İsrail'in, Hamas'ı bitirmek için Gazze'ye dair uzun vadeli bir operasyon başlatması halinde Hizbullah ve İran'ın müdahale edip etmeyeceği henüz net değil.

1973 savaşı ile benzer senaryolar

1973'te de aynı durum yaşanmıştı. Savaş sonrası İsrail Kuzey Orduları Komutanlığı görevini yürüten Tümgeneral Motta Gur'un İbranice kaleme aldığı anılarında anlatıldığı üzere o dönem Mısır veya Suriyelilerin saldırıya geçtiğine dair birçok kez yanlış alarm verildi.

Bu alarmlar belki şimdilik ‘yanlışlıkla' veriliyor olabilir ancak İran, dahil olsun veya olmasın, Hizbullah ile İsrail arasında yanlışlıkla veya kasten bir tansiyon artışı olması halinde bölgede bugüne kadar tanık olmadığımız derecede vahşi ve barbar türden bir savaş çıkması içten bile değildir.

Biden vaziyeti okudu ve emri verdi

ABD Başkanı Joe Biden, vaziyeti olduğu gibi okudu ve derhal USS Gerald R. Ford uçak gemisi saldırı grubuna İsrail kıyılarına doğru intikal etmesi emrini verdi. Buna ilaveten İsrail'e askeri malzeme temin ederek üzere bir hava ikmal hattı da tesis edildi. Bu ilk emirlerin üzerinden yaklaşık bir hafta kadar sonra da USS Eisenhower'a, Doğu Akdeniz'e intikal emri verildi.

İsrail'in parçası olduğu savaşların hiçbirinde ABD hükümeti daha önce hiç bu kadar hızlı ve kararlı bir şekilde olaya müdahale etmemişti.

Biden'ın İsrail'e verdiği destek gerçekten de eşi benzeri görülmemiş bir seviyede olup bu kararın arkasında değerler, çıkarlar, duygusal yakınlık ve stratejik gereksinimlerden müteşekkil bir kombinasyon vardır.

Stratejik açıdan bakıldığında buradaki amaç aşikardır. İran ve Hizbullah'a karşı caydırıcılık yani Biden'ın kendi ifadesiyle "sakın, sakın, sakın, sakın."

İsrail, nükleer silahları ve ABD’nin tavrı

Diğer yandan işin arkasında başka bir stratejik endişe de olabilir. Washington şu gerçeği pek dile getirmek istemese de İsrail nükleer silahlara sahip bir devlettir.

Fakat İsrail bugüne kadar elinde ne tür ve kaç tane nükleer silah olduğuna dair resmi bir beyanda bulunmadığı gibi daha önce açık bir nükleer silah denemesi de yapmamıştır.

İsrail devleti yarım yüzyıldan uzun bir süredir türünün tek örneği yarı görünür bir nükleer tavır inşa etmiş ve kendisine yönelik varoluşsal tehditleri savuşturmak amacıyla bölgedeki nükleer silah tekelini bu tavır üzerinden kullanmıştır.

İsrail, Gazze'de bir savaş verirken Hizbullah'ın on binlerce roket ve füze ile büyük şehirleri hedef alma ihtimali son derece gerçektir. Böyle bir senaryo yaşanması halinde fevri ve tecrübesiz bakanların aklıselimden uzak anlık kararlar alabileceği durumlar ortaya çıkabilir.

Nitekim aşırı sağcı Likud üyesi siyasetçi Tally Gotliv yaptığı açıklamada hükümete 'kıyamet silahları dahil olmak üzere cephanelikte ne varsa' Hamas'a karşı kullanması çağrısı yaptı.

İçinde bulunulan bu hassas süreçte, İsrail'in kendine has nükleer vaziyeti asla unutulmamalıdır.

Halihazırda Ukrayna'daki savaşla da meşgul olan Joe Biden belki de müttefiklerinden çok daha sert bir şekilde küresel nükleer tabuların ne derece kırılgan ve ciddiyet isteyen bir mesele olduğunu hissetmektedir.