Devletin Kürtler üzerinden sürdürdüğü alavere dalavere siyaseti çökmüştür

Diyarbakır HDP İl binası önünde sergilenen ve annelerin dağa çıkan çocuklarının acısı üzerinden oynanan tiyatro neyi amaçlamaktadır? Durup dururken kayyumların ardından ortaya çıkan böyle bir proje, zamanlama açısından manidardır. Katılımcıların seçilerek sahne almaları iğreti bir biçimde provokasyon olduğu algısı oluşturulmaktadır.

Sanıyorum bu projelerin mimarları olan istihbarat uzmanları, olayın etki-tepki boyutlarını iyi hesaplayamamışlar. Anaların masum vicdanları üzerinden teröre, PKK’ye karşı kitlesel bir tepki ile bölge halkı ve Kürt kamuoyunda devletin şefkatini, haklılığını kanıtlamayı hedefledikleri belli oluyor.

Ancak toplumun sağduyusu 35 yıldır devam eden bu kirli savaş oyunlarının farkındadır artık. Halkın aklıyla alay etmek zira devlet şanına yakışmıyor. Devlet, halkına, “ben 35 yıldır savaşıyorum çözemedim, bitiremedim gelin tepkilerinizle siz çözün” demek mi istiyor? Yazık devletin görevi içine düştüğü aczi çaresizliği örtbas etmek değildir. Demokratik hak ve özgürlüklerde çözüm üretmektir.

Bundan önceleri uygulanan demokratik çözüm, kardeşlik, barış girişimleri ile başlattığınız proje umut yaratmıştı. Birçok değerli akademisyen, aydın, siyasetçi, barış gönüllüleri destek verdiler. Çatışmalar durdu halk bir nebze de olsa çatışmaların yarattığı kaostan kurtuldu. Derin bir nefes aldılar. Şimdi nerede o katılımcılar? AKP, MHP faşizan ittifakın devletin bekası uğruna heba edildi. Güven duygularını bitirdiler ve köşelerine çekildiler. Bir süre sonra ne oldu da bir anda yine güvenlikçi politikalar devreye girdi, silahlar çekildi, masalar devrildi. Belli ki yine derin güçler devreye girdi. Barış umutları yerine silahlar konuşmaya başladı.

Peki ne zaman devlet, devletliğini ve devlet aklını hakim kılacak, demokrasiyi rayına oturtacaktır? Kürt halkına karşı sürdürdüğü ret ve inkâr, bölünme paranoyasından vazgeçecektir?

Hala kimliği, kültürü, tarihi ile bu coğrafyanın kadim milletini yok sayarak birlikte hareket ettiği Irak, İran, Suriye işgalci güçlerinin paylaştığı bu topraklarda Kürtlerin hamilini yapıp 50 milyon nüfusu ile sahipsiz, devletsiz bırakacaktır.

Cumhuriyetin kuruluşundan sonra bin yıldır kaderde, kıvançta birlikte olduğu Kürtleri yok sayarak bir yığın ulusal hareketleri baskı zulüm uygulayarak bastırdınız. Asimilasyoncu jenosit uygulamalarla Kürtleri sindirdiniz. Türk milliyetçiliği potasında eritmeye çalıştınız.

21. yüzyılda hala tek vatan, tek bayrak, tek millet retoriği ile kendinizce haklı gerekçelerle sığınarak hak ve özgürlükleri tanımadan bu devranın devam edeceğini mi düşünüyordunuz? Şimdi Kürtlerin özgürlük mücadelesi artık dünya kamuoyunda haklı bir zemine oturmuştur.

Kürtlerin kendi coğrafyalarında otoriter, anti-demokratik rejimlere karşı verdikleri kahramanca mücadeleler takdirle karşılanmaktadır. Irak’ta Saddam, Suriye’de Beşar Esad rejimlerinin akıbeti ve İran’da Mollalar rejiminin geleceğinden dersler çıkarmak gerekiyor. Orta Doğuyu istikrarsızlaştıran bu rejimler çöküyor. Halklarına çektirdikleri acılar ve dağılan devletlerinin geleceği bellidir.

Buradan orada bulunan anneler bir çift sözüm var. Acılarınızı ve feryatlarınızı paylaşıyorum. Ancak adresi orası değil. Çünkü onların bir iradesi, yaptırım gücü yoktur. Hak aramanın adresi Ankara’dır.

 

Lütfi KIVANÇ

24.09.2019