Ceng Sagnic: Başbakan Barzani’nin ABD ziyareti, stratejik ilişkilerin devamına dair bir beyandır

Ceng Sagnic: Başbakan Barzani’nin ABD ziyareti, stratejik ilişkilerin devamına dair bir beyandır

Röportaj: Ruken Hatun Turhallı

PeyamaKurd – Kürdistan Bölgesi Başbakanı Mesrur Barzani, Irak Yüksek Mahkemesi’nin Kürdistan Bölgesine yönelik aldığı sert kararlar, Ortadoğu’da ve kürdistan Bölgesi’nde İran destekli milis güçlerinin saldırılarının yoğunlaştığı bir süreçte ABD'nin resmi davetlisi olarak Washington'u ziyaret etti.

Başbakan Mesrur Barzani, gerçekleştirdiği ziyaret kapsamında ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan'ın yanı sıra Beyaz Saray Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett McGurk ile çok sayıda Kongre üyesiyle bir araya geldi.

Başbakan’ın ABD ziyaretinin Irak ve Ortadoğu’da yaşanan sıcak gelişmelerle eş zamanda gerçekeşmesi oldukça ilgi uyandırdı. Kürt kamuoyunda ABD’ye yönelik beklentileri yükseltti. Kürdistan Bölgesi, Ortadoğu ve ABD’nin nabzını tutan Analist Ceng Sagnic ile Başbakan Mesrur Barzani’nin ziyaretinin zamanlamasını, içeriğini ve karşılıklı beklentilerini, ziyarette verilen mesajları, ABD ve Kürdistan Bölgesi ilişkilerini konuştuk.

Kürdistan Bölgesi Başbakanı Mesrur Barzani, 24 Şubat'ta resmi bir davet üzerine beraberindeki heyet ile birlikte ABD'nin başkenti Washington'u ziyaret etti. Kürdistan Bölgesi, Irak ve Ortadoğu’yu çok yakından tanıyan biri olarak öncelikle size şunu sormak isterim; ABD’den Kürdistan Bölgesi yönetimine geçmiş yıllarda böylesi üst düzeyde bir davet yaşandı mı?

Tabi ki geçmişte bundan daha üst düzeyde ziyaretler de oldu. Özellikle Beyaz Saray’da ağırlama durumları da oldu. Elbette bu tür üst düzey ziyaretler kısa süreli çabaların sonucunda olacak ziyaretler olamazlar. Bu tür ziyaretler aylar öncesinden planlanır ve zaten Kürdistan Bölgesi Başbakanı ile üst düzey heyetin bu ziyareti de aylar öncesinden planlanmış bir ziyaret. Ziyaretin gerçekleşmesi için sadece bazı ayrıntıların netleşmesi bekleniyordu. Tabi bu ayrıntılar daha çok ziyaret heyetinin Beyaz Saray’da hangi düzeyde yetkililerle ve kimlerle görüşeceği temelindeydi. Bunun dışındaki program aylar öncesinden belirlenmişti. Aslında bir yönüyle gecikmiş bir ziyaretti. 9’uncu kabine kurulduğundan bu yana neredeyse 4 buçuk yıl geçmiş oldu ve bu ziyaret şu an gerçekleşti.

 

Kürdistan Bölgesi’nde yayım yapan medya kuruluşlarında bu ziyaret sanki ani gelişmiş bir ziyaret olarak veriliyor ve adeta bu ziyaretin Dubai’de son yapılan Uluslararası Hükümetler toplantısında karar altına alındığı belirtiliyor. Kürdistan Bölgesi, Irak ve Ortadoğu’da durumların giderek gerginleştiği böylesi bir süreçte bu davetin yapılması, ziyaretin gerçekleştirilmesini nasıl yorumluyorsunuz?

Aslında Kürdistan Bölgesi Başkanlığı ve Başbakanlığı’nı uzun zamandır bekleyen davetler vardı. Dediğim gibi bu davetlere ilişkin sadece bazı ayrıntılar netleşmiş değildi. Bu son ziyarette aylar öncesinden netleştirilmiş, sadece bazı ayrıntılar kalmıştı. Son birkaç hafta içerisinde bu ayrıntılar da netleştirildikten sonra bu ziyaret gerçekleşti. Yani ne Beyaz Saray ziyaretleri için yıllar öncesinden belirlenen bir prosedür uygulandı ne de kısa birkaç gün içerisinde aniden karar verilerek gerçekleşen bir ziyaret oldu. Aylar öncesinden belirlenmiş ve kararlaştırılmış bir ziyaret oldu. Ama diğer ziyaretler ve görüşmelere göre değerlendirilidiğinde tabiki hızlı planlanmış bir ziyaretti. Şayet çok ani planlanmış bir görüşme ya da ziyaret olsaydı özellikle ABD Dışişleri Bakanı Blinken veya Ortadoğu Masası Şefi McGurk ile görüşme şansı olmayabilirdi. Çünkü bu insanlar sürekli olarak Amerika’da olan insanlar değiller.

Hem ABD’nin hem de Kürdistan Bölgesi’nin nabzını bilen birisi olarak bu ziyareti nasıl yorumluyorsunuz?

Bu ziyaret bana göre, Kürdistan Bölgesi’nin ABD ile tarihi geçmişe dayanan stratejik ilişkilerine devam etmenin açık bir beyanı. Bu hem son yaşanan gelişmeler ışığından bunun beyanı hem de 2017 yılından beri yaşanan gelişmelerin ortaya çıkardığı sonuçlara cevap olarak gerçekleşen açık bir beyan. Yani Kürdistan Bölgesi yönetimi her şeye rağmen hem ABD hem de ABD ile ittifak içerisinde olan güçlerle işbirliğinin devam edilmesini istediğini gösterdi. Zaten Başbakan Mesrur Barzani’nin de buradan dönüşte yaptığı ilk açıklamalardan birisi de bu oldu. Kürdistan Bölgesi yönetiminin ABD ittifakında olmaktan gurur duyduğunu ve bunun böyle devam edeceğini altını çizerek vurguladı.

Kürdistan Bölgesi’nin ABD ile tarihi geçmişe dayanan stratejik ilişkilerine devam etmenin açık bir beyanı olduğunu belirtiyorsunuz. Neden altı çizilerek vurgulanma ihtiyacı duyuldu?

Elbette ki Kürdistan Bölgesi veya 4 parçadaki Kürdistan siyasi hareketleri ABD ile ve ABD’nin içerisinde bulunduğu Batı ittifağı ile müttefik olmayı bir şekilde kendileri başarmışlardır. Yani böyle bir ittifağa davet almamalarına rağmen bu müttefiklik içerisinde yer alma başarısı gösterdiler. Bu ittifakların başında da Kürdistan Bölgesi geliyor. Kürdistan Bölgesi Batı ittifağı veya diğer anlamda özgür dünya ile bir ittifağa girmek için onlarca yıl mücadele etmiş ve başarmışlardır. Bu nedenle Kürdistan Bölgesi yönetiminin bu ziyaretle gösterdiği tavır ideolojik yada siyasal bir tavır değil aksine mevcut oluşan güç dengeleri içerisinde nerede ve nasıl yer alacağını gösterme tavrıydı.

“Başbakan Mesrur Barzani, bu ziyaret esnasında Batı ittifakı içerisinde devam edeceğini vurguladı”

Ama herkes şunu da çok iyi biliyorki Kürdistan Bölgesi yönetimi başını ABD’nin çektiği uluslararası koalisyon ittifağından yeterli düzeyde destek alamıyor. Ve herkesin çok iyi bildiği, hemkifir olduğu diğer bir gerçekte ABD’nin başını çektiği koalisyonun Kürdistan Bölgesi’ne verdiği destek çok yetersiz. Bu ABD’de, Batı dünyasında da, Kürdistan Bölgesin’de de, medyada da bu şekilde görülüyor. İşte bu nedenlerden dolayı Mesrur Barzani’nin bu ziyaret esnasında ve sonrasında yaptığı bütün açıklamalarında hem Irak, hem Kürdistan Bölgesi hem de ABD kamuoyuna açık bir şekilde Kürdistan Bölgesi yönetiminin bu ittifak içerisinde devam edeceğini vurguladığını gözlemledim.

Bu ziyaretin ABD’de siyasi, akademik ve medya çevrelerine yansımaları nasıl oldu sizce?

ABD’de bu tür ziyaretler kolay kolay basına çıkmaz. Şayet bir kavga ya da sansansyonel bir durum yaşanmadıysa kolay kolay basın işlemez. Ama akademik çevrelerde özellikle Whasington Dc’de Başbakan’ın çok önemli görüşmelere imza attığı, yuvarlak masa toplantısına katıldığı tartışıldı. Elbette bu görüşmelerin büyük etkileri de olacak. Özellikle Whasington’da bulunan kurumlarla yapılan görüşmelerin çok verimli geçtiği işlendi. Özellikle Başbakanın mütevazı bir şekilde bu kurumlarla ciddi görüşmeler yapması önemli etkiler yarattı. Elbette sadece başbaknın bu son ziyareti değil, daha önceden de Kürdistan Bölgesi’nden gerçekleşen ziyaretlerde ya da burada bulunan temsilciliklerden bu kurumlarla sürekli olarak görüşmeler gerçekleştirilmesi değer verilen bir durum.

“Başbakan Mesrur Barzani’nin burada söyledikleri elbetteki bundan sonraki ABD – Kürdistan Bölgesi ilişkilerinde esas alınacaktır “

Başbakan Mesrur Barzani’nin ziyaretinde çok sansansyonel şeyler söylenmediği ve çoğunlukla diplomatik mesajlar verildiği için ABD basının da çok fazla işlenmedi. Ama Mesrur Barzani’nin burada söyledikleri elbetteki bundan sonraki ABD – Kürdistan Bölgesi ilişkilerinde esas alınacaktır. Özellikle Mesrur Barzani’nin Bret Mc Gurk ile ile yaptığı görüşmede: “ABD’yi Kürdistan Bölgesi’ne destek verme konusunda daha fazla teşvik ettim” cümlesini kullanması ve bunu daha sonra X platformunda da altını çizerek paylaşması, aynı şekilde Dışişleri Bakanı Blinken ile görüşmesinden sonra da: “Kürdistan Bölgesi ABD’nin müttefiğidir ve müttefiği olarak kalmaya devam edecektir” şeklinde vurgu yapması bundan sonra ABD açısından Kürdistan Bölgesi ilişkileri açısından bir referans olarak alınacağı kanaatindeyim. Yani önümüzdeki günlerde bu ziyaretle birlikte ilişkilerin hangi aşamaya gideceğini daha net görebiliriz.

Bu ziyaret ve görüşmelerde Dışişleri Bakanı Blinken ve Breat Mc Gurk’un Başbakan Mesrur Barzani’nin taleplerini nasıl karşıladılar? Sizin bu konuda okuyucularımıza aktarmak istediğiniz özel bilgiler var mı?

Bu tür görüşmelerde, özellikle başbakanlık düzeyinde gerçekleşen görüşmelerde masaya sert taleplerle gidilmez. Bu tür görüşmelerde daha ılımlı ve yapıcı değerlendirmeler olur. Asıl sert görüşmeler bu toplantılardan sonra yapılır. Bu tür görüşmeleri de daha çok katılımcı heyetler yaparlar. Bu anlamda Kürdistan Bölgesi yönetimi bu görüşmeleri aslında çok doğru bir zamanda başlattı diyebiliriz. Özellikle Kürdistan dostlarının Kürdistan Bölgesi ile ABD’nin dostluğunun da güçlü bir şekilde devam ettiğini görmelerine bir ihtiyaçları vardı. Yani mevcut ulusalararası güç dengeleri içerisinde bu her ne kadar büyük bir anlam ifade etmiyor olsa da, hem Kürdistan toplumu hem de Kürdistan dostları açısından Erbil Hükümeti’nin hangi konumda olduğunu görmeleri açısndan önemliydi.

“Kürdistan Bölgesi Heyeti, iletmek istediği mesajllarını en açık şekilde iletti”

Burada yapılan görüşmelerde ABD Dışişleri Bakanı Blinken ile Mc Gurk’un görüşmeler sonrasında çok temkinli açıklamalar yaptığını söyleyebiliriz. Açıklamalarda Irak Hükümeti’ne karşı Kürdistan Bölgesi’ne taraf bir tavır alınmadığı izlenimi verilmeye çalışıldığı görüldü. Zaten yakın bir zamanda Irak Başbakanı Sudani’de burada olacak. Bu nedenle bu ziyaretin de düşünülerek açıklamalar yapıldığı çok açık. Bu anlamda ABD yetkililerinin yaptığı açıklamaların Kürdistan Bölgesi yetkililerini ve Kürdistan dostlarını çok memnun edecek düzeyde olduğunu söylemek mümkün değil ama olgulara ayrıntılı bakıldığında ziyaretin bile başlı başına büyük bir başarı olduğu, Kürdistan Bölgesi Heyeti’nin iletmek istediği mesajları da en açık şekilde ilettiği görülmekte.

“Bu ziyaret bundan sonraki görüşmeler için bir referans noktası”

Sizin sorunuza dönecek olursak, ABD yetkilileri Kürdistan Bölgesi Heyeti kadar bu görüşmelerin önemine atıfta bulundular mı? Maalesef hayır. Bu nedenle bu görev yine Kürdistanlılara kalmış oldu. Kürdistanlılar Erbil ile ABD arasında devam eden ittifağın bitmeyeceğinin altını çizerek yansıtmak zorunda kalacaklar. Önemli olan ise, bu ziyaret bundan sonraki görüşmeler için bir referans noktası oluşturmuş oldu diyebiliriz. Bu yönüyle Mesrur Barzani’nin de bu izlenimi vermeyi çok bilinçli bir şekilde yaptığı kanaatindeyim. Bu anlamda bu ziyarette verilen mesajlar ışığında ABD ile Kürdistan Bölgesi ilişkileri açısından referansın 2017 olmadığı, referansın 2024 yılı olduğu yönünde güçlü bir mesajın verildiği ve bunda da başarılı olduğunu söyleyebiliriz.

Açıklama yok.

Başbakan Mesrur Barzani’nin hem Dubai’deki uluslararası hükümetler toplantısında hem de Davos zirvesinde üstüne basa basa dile getirdiği bir husus vardı; “Kürt halkının da Filistin halkı gibi Ortadoğu’da kendi kaderini tayin etme hakkına sahip olmalıdır. Ve uluslararası camia bunu tanımalıdır.” Başbakan Mesrur Barzani bunu hemen hemen bütün uluslararası platformlarda dile getiriyor. Merak ediyorum ABD ziyaretinde de bunu dile getirdi mi? Özellikle Irak Federal Yüksek Mahkemesi’nin Kürdistan Bölgesi’ne yönelik son dönemlerde aldığı ve herkesçe siyasi olarak kabul edilen kararlar nedeniyle Başbakan Mesrur Barzani ABD ziyaretinde bu konuları ön plana çıkardı mı?

Kürdistan Bölgesi Yönetiminin Irak Hükümeti’nin gereğinden daha fazla zorlaştırma yaklaşımı yok zaten. Öte yandan Kürdistan Bölgesi Yönetiminin Irak’ta mevcut süren federal sistemi bozmak ya da ortadan kaldırmak gibi bir yaklaşımı da yok. Bu durum 2017 bağımsızlık referandumunda da böyleydi. Aynı şekilde 2014 – 2015 yılında da IŞİD’in Irak ile Kürdistan Bölgesi arasında bulunan sınırları işgal ettiği süreçte, yani Irak ile Kürdistan Bölgesi arasında hiçbir sınır bağlantısının kalmadığı dönemde de Kürdistan Bölgesi Yönetimi böylesi bir yaklaşım içerisinde olmadı. Elbette bu Kürdistan Bölgesi’nin ileride şartlar doğduğunda bağımsızlık istemeyceği anlamına gelmediği gibi şu anki realitede parçası olduğu Irak devletinin de işlerini zorlaştırmayı amaçlamadığı anlamına da gelmez. Siyasette bunlar beraber yürütülebilecek yaklaşımlardır. Bu şu anlama geliyor; Kürdistan Bölgesi sınırları içerisinde yaşayan her bir Kürdün hem bir gün bağımsız olmayı istemesi hem de Iraklı Araplarla birlikte kurdukları federal sistemde merkezi hükümeti de zorlamama yaklaşımıdır. Bu anlamda Kürdistan Bölgesi Yönetiminin Irakla olan ilişkilerini bozma yönlü bir çabasının olmadığını belirtebiliriz.

“Kürdistan Bölgesi Irak devleti tarafından çok ciddi saldırılara maruz kalıyor, bu konuda maalesef ki dostlarından yeterli düzeyde destek alabilmiş değil”

Bu yönlü bir niyet ve çabası olsaydı çok farklı şeyleri de yapabilirdi ve bunun imkanları da fazlasıyla mevcuttu. Özellikle Oratoğu’da Irak merkezi hükümetinin sistemini sekteye uğratmak isteyecek bir çok aktör rahatlıkla bulunabilir. Bunları niçin belirtiyorum; Kürdistan Bölgesi Yönetimi bu tür çabalara girmemesine rağmen Irak devleti tarafından çok ciddi saldırılara maruz kalıyor. Buna baskı değilde saldırı demeyi daha doğru buluyorum çünkü baskı kelimesi burada edilgen bir kelime olarak kalacaktır. Çünkü burada hem askeri konvansiyonel silahlarla yapılan hem siyasi yüksek mahkeme kararları ile yapılan hem de diplomatik olarak gerçekleşen bir saldırı silsilesi olmakta. Kürdistan Bölgesi İdaresi de bu konuda maalesef ki dostlarından yeterli düzeyde destek alabilmiş değil. Bu nedenle ABD ziyaretinde verilen mesajlar çok önemli. Ama bu ziyaret esnasında verilen mesajlarda bile özellikle Kürdistan Bölgesi İdaresinin Irak’ta mevcut işleyişi sekteye uğratmayı amaçlamadığının altı çizildi.

“Mesrur Barzani’nin Dubai Uluslararası Hükümetler Zirvesi’nde söylediği söz özellikle Gazze savaşının başlamasından sonra söylenebilecek en doğru, en haklı ve en akıllıca sözdür”

Mesrur Barzani’nin Dubai Uluslararası Hükümetler Zirvesi’nde söylediği söz özellikle Gazze savaşının başlamasından sonra söylenebilecek en doğru, en haklı ve en akıllıca sözdür. 7 Ekim’de başlayan ve Gazze savaşına yol açan saldırılar sonrasında Gazze daha iyi bir yer olmadığını, ayrıca iki devletli çözümlere bu kadar önem veriliyorsa şayet iki devletli yerlere ihtiyacı olan başka yerlerde var açıklamasında bulundu. Tabi burada şunu da unutmamak gerekli, burada Mesut Barzani’nin verdiği cevaplarda aslında Gazze savaşı nedeniyle Kürtlerin düşünce ve tavırları merak edildiğinden sorulan sorularda bu yönlü özel sorulardı. Ama şu kesin bilinmeli ki Kürdistan Bölgesi İdaresi’nin şu anki gündemi asla iki devletli çözüm üzerine değil. Bu anlamda bu algı aslında Kürdistan Bölgesi’nin durumunu zorlaştırmayı isteyenlerin yaratmak istediği bir algı diye düşünüyorum.

“Kürdistan Bölgesi ile Irak devleti eğer bir gün ayrılacaksa bu şiddet veya savaşla olmayacak”

Bana göre, Kürdistan Bölgesi ile Irak devleti eğer bir gün ayrılacaksa bu şiddet veya savaşla olmayacak, kesinlikle barışçıl yöntemlerle olacaktır. Yani seçimlerle, referandumla, belik konfederal bir sistemle olacaktır. Herhangi bir dış desteği gerektirecek bir zorlamayla olmayacaktır. Çünkü Bağdat Hükümeti Kürdistanlılar ile Iraklı Arapların ortaklaşarak kurdukları bir hükümet. Bugün yaşananlar 2005 yılında oluşturulmuş Federal Irak Anayasasının tek taraflı bir şekilde Kürtlerin aleyhine kullanılması durumudur.

2005’te oluşturulan Irak Anayasası ABD gözetiminde oluşturulan ve federalizmi esas alan bir anayasa. Fakat Irak’ta merkezi sisteme doğru evrilen bir durum yaşanıyor. Bu anlamda Bağdat Hükümeti anayasal bir suç işliyor. Ve maalesef ABD’de bu duruma karşı sessiz. Sadece izliyor. Dolayısıyla zor dönemlerde hep yanında görmek istediği Kürtlere böylesi zamanlarda sahip çıkmıyor. Örneğin, Irak Yüksek Mahkemesi’nin son dönemlerde Kürdistan Bölgesi aleyhine aldığı kararlar karşısında maalesef sessiz. Sizce bu ziyaretler sonrasında bir değişiklik yaşanabilir mi ABD’nin yaklaşımlarında. Neler olabilir bundan sonra. Öngörüleriniz neler?

Aslında biraz önce söylemeyi unuttum. ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in Irak Yüksek Mahkemesi’nin aldığı karara ilişkin söylediği şeylerden birisi de Kürdistan Bölgesi ile Irak Merkezi Hükümetleri’nin bu sorunu kendi aralarında çözmesi gerektiğine yönelik vurgusuydu. Burada Blinken aslında şunu söylüyor; Irak Yüksek Mahkemesi’nin aldığı karar sorunun çüzümüne yönelik bir yaklaşım değil, bu nedenle iki hükümet bu sorunu kendi arasında çözmeli. Fakat burada ABD’nin elini kolunu bağlayan bir durum söz konusu. O da yüksek mahkeme. Özellikle ABD’nin 2003’ten beridir bağımsızlığını sağlamasına destek verdiği bir devletin içişlerine ve orada bulunan yüksek mahkemenin kararına müdahale etmesi pek mümkün değil. Ama Kürdistan Bölgesini destekleyebileceği başka yönler var. Irak Yüksek Mahkemesi’nin aldığı kararın Kürdistan Bölgesi’ni ne kadar bağladığı ayrı bir tartışma konusu ama dediğim gibi Kürdistan’a dost ülkelerin Irak Yüksek Mahkemesi’nin aldığı bu karara yönelik açıktan tavır almaları mümkün değil.

“Kürdistan Bölgesi İdaresi’nin ABD’den beklentisi petrol satışlarının yeniden başlatılmasıdır”

Kürdistan Bölgesi İdaresi’nin ABD’den beklentisi petrol satışlarının yeniden başlatılmasıdır. Zaten bütün sorunlarda dönüp dolaşıp ekonomik sorunlarda kilitleniyor. Bu son ziyaretten sonra ABD ve Türkiye nezdinde petrol satışlarının yeniden başlatılması durumu başlatılabilir. Ama burada Türkiye’nin içinde bulunacağı tavrında önemli olduğunu vurgulamak gerekli. Çünkü alacağı petrolün birim fiyatını kaça alacağı, Bağdat’la ilişkilerinde bu konuda nasıl davranacağı önemli. Belli ki Türkiye’de bu konuda geçmiş yıllarda belli bazı sıkıntılar yaşadı. Hem Kürdistan Bölgesi’nin hem de Türkiye’nin bu petrol ihracatının yeniden başlatılması için ABD’nin desteklerine ihtiyacı var. ABD’nin bu desteği vermesi için iktidarda istikrarlı bir yönetimin olmasına ihtiyacı var. Şu anda ABD’deki iktidarın dış politikada ciddi bir karar alması mümkün görünmüyor. Özellikle seçimlerin yaklaştığı süreçte bu çok mümkün görünmüyor. Buna rağmen Mesrur Barzani’nin seçimlerden önce ziyaret gerçekleştirmesi bir referans oluşturdu.

“Irak Yüksek Mahkemesi’nin Kürdistan Bölgesi’ne yönelik aldığı bazı kararların yaptırım gücü bulunmamakta”

Yüksek mahkemenin aldığı kararın etkisini sormuştunuz. Öncelikle bir mahkemenin kararının uygulanabilmesi yaptırım gücüyle alakalıdır. Yani en basit şekliyle, bir hakim birisinin tutuklanması kararını verirse ve o kararı uygulayacak bir polisin elinin altında olmaması halinde o kararın bir anlamı olmaz. Irak Yüksek Mahkemesi’nin bu anlamda Irak genelinde bazı kararların uygulanması konusunda yaptırım gücü bulunmakta ama bazı kararların uygulanması konusunda yaptırım gücü bulunmamakta. Burada kararın uygulanması konusu Kürdistan Bölgesi İdaresi’nin yüksek mahkemenin kararının uygulanması konusunda ne kadar yardımcı olacağı ön plana çıkıyor. Bireysel olarak Kürdistan Bölgesi İdaresi’nin bunu yeni bir krize çevireceği kanaatinde değilim. Bu kararın aksi bir karar olduğunun herkes farkında ama dediğim gibi Kürdistan Bölgesi İdaresi Bağdat Hükümeti ile olan ilişkilerinden dolayı bunu şu an daha büyük bir problem haline getirmeyeceği inancındayım.

“Irak Yüksek Seçim Kurulu Gözetiminde seçimlerin yapılması kararı elbette ki sadece bir defalığına mahsustur”

Yüksek mahkemenin aldığı bu aksi kararın 2 temel noktası var, birincisi; Kürdistan Bölgesi Parlamentosu’nda azınlıklara ilişkin belirlenen 11 sandalye hakkının iptal edilmiş olması. İkincisi; Kürdistan Bölgesi’ndeki memurların maaşlarının direk olarak bankalar üzerinden ödenmesi. Bu iki konuda da aslında Kürdistan Bölgesi İdaresi’nin herhangi bir şerhi yok. Zaten Kürdistan Bölgesi’ndeki bütün bakanlıklara memur listelerini Bağdat Hükümeti’ne gönderilmesi talimatı verildi ve Kürdistan Bölgesi’nde gerçekleşen seçimlerin de Irak Yüksek Seçim Kurulu gözetiminde yapılması hususunda da bir tezatlık olmadığını teyit etti. Burada Irak Yüksek Seçim Kurulu Gözetiminde seçim yapılması kararı elbette sadece 1 defalığına mahsus. Kürdistan Bölgesi Yüksek Seçim Kurulu’da bu seçimlerde Irak Yüksek Seçim Kurulu’nun seçimleri adaletli yapıp yapmadığını denetleyecek.

“Problem olarak ön plana çıkan aslında Kürdistan Bölgesi Parlamentosu’nda azınlıklara yönelik verilen 11 kota hakkının iptal edilmesidir”

Diğer taraftan Kürdistan Bölgesi’ndeki seçim bölgelerini 4 bölgeye ayırması kararı aslında daha önce iptal ettiği kararda da bulunan bir madde ve dolayısıyla bunda da bir problem yok aslında. Burada tek problem olarak ön plana çıkan aslında Kürdistan Bölgesi Parlamentosu’nda azınlıklara yönelik verilen 11 kota hakkının iptal edilmesi oldu. Bu karar Kürdistan Bölgesi’nde yaşayan ve hem Kürt olmayan hem de Müslüman olmayan azınlıkları etkileyecek bir durum. Bunun için hem Kürdistan Bölgesi’nde yaşayan azınlıklar hem de gayri – Müslimler uluslararası platformlarda gündem yaratmaya çalışıyorlar. Ama Kürdistan Bölgesi İdaresi’nin bunu Bağdat İdaresi ile bir krize çevireceğini zannetmiyorum.

Ziyaret esnasında yapılan görüşmelerde ABD tarafından iradeli ve güçlü bir Kürdistan Bölgesi fikriyatına çok yer verildi. Bunun yanında Kürtler arası birlik ve beraberlik hususuna da özellikle vurgular yapıldı. ABD’li yetkililer böylesi açıklamalar yaparlarken Kürt tarafı olarak biz ne anlamalıyız? Nasıl algılamalıyız?

Vurguladığınız husus çok önemli. ABD bir yere yatırım yapmaya niyetliyse ya yatırım yapacak zeminleri hazırlamayı esas alır ya da orada zemin bulursa yatırım yapar. Yani ABD açısından Kürdistan Bölgesi’nde bazı değişiklikler için talepte bulunması sonrası bu değişimlerin yaşanması için bir adım atmaması bir anlam ifade etmeyecektir. Ama şuan bu değişimler için ABD’den fazladan bir destek beklemekte doğru olmayacaktır. Özellikle seçimler arifesindeyken ABD’nin ne Irak ne Kürdistan Bölgesi’nde böylesine büyük ve ciddi değişimler için belirgin adım atması beklenemez. Çünkü ABD tarihinde hiç yaşanmamış krizlere imza atmış olan önceki Başkan Donald Trump’ın yeniden seçilme ihtimalinin olması, bununla bağlantılı yeniden ülkede yeni iç kargaşaların başlaması, protesto eylemlerinin ortaya çıkması ve hatta daha önceden de yaşanılan parlamento binasının basılma ihitmali gibi sebepler bir tehlike olarak kabul görüyor. Aynı şekilde şimdiki Başkan Joe Biden gibi hafıza problemi, yaş itibariyle yaşadığı ciddi sağlık problemleri ve hatta seçimlere ulaşmadan çekilebilme ihitmallerinin farklı krizlere yol açabileceği kaygıları yaşanmakta.

“ABD’den bu süreçte dış destek almanın tek koşulu İsrail gibi neredeyse topraklarını bir bütün kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak durumunda olabilir”

 Bu nedenle Kürtlerin şu an için böyle bir beklentiye girmelerinin bir anlamı yok. Bu beklenti Kasım ayından sonra olabilir. Özellikle yeni seçilecek başkan ve kabinesinden seçimlerden sonraki yüz gün içerisinde bir şeyler beklemenin anlamı olabilir. Bu sebeplede ABD’li yetkililer tarafından verilen mesajlar daha çok jenerik mesajlardı. Her defasında söylenen, ezbere, tam karşılıkları olmayan, ne demek istenildiği tam anlaşılmayan fakat basının, ABD’deki düşünce kuruluşlarının, Irak’taki, Dubai’deki, Riyad’daki, Ankara’daki ABD müttefiklerinin duymak istedikleri derin anlamları olmayan mesajlardı. Ben bu mesajlarında ciddiye alındıklarını görmedim açıkçası. Yapılan mesajlar kısaca jenerik, duyulmak istenilen mesajlardı diyebiliriz. Herhangi bir referansları yoktu. Buna rağmen Mesrur Barzani’nin ABD’nin şu anki mevcut yönetiminin son 10 ayı içerisinde Whasington’da bu kadar kesin ittifak mesajlarının verildiği bir yerde olması gelecek dönemler için çok değerli ve önemlidir. Önümüzdeki dönem için bir referans noktası olacağı kanaatindeyim.

Görüşmelere Kürdistan Bölgesi Peşmerge Bakanı’da katıldı ve görüşmelerde Peşmerge Bakanı’nın yeniden görevine devam etmesi konusu gündeme getirildi. Buna bağlı olarak basına yansıyan hava savunma sitemlerinin konuşlandırılması hususları var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Herhangi somut bir bilgi var mı?

Hava savunma sistemlerinin alınması gerçekten yakın bir ihtimal. Uzak bir ihtimal değil. Bunun haricinde orta menzilli karadan havaya sistemlerin Kürdistan’da kurulması ve Peşmerge Güçleri’ne gerekli eğitimlerin verilmesi, gerekli altyapının oluşturulması yaşanan siyasi görüşmelerin dışında işleyen bir süreç. Yani bu Dışişleri Bakanlığı ile değil daha çok Beyaz Saray ve Pentagon’la işletilen bir süreç. Bu sürecinde aksamadan süreceği kanaatindeyim. Çünkü bu sadece Kürdistan Bölgesi’ni İran’a karşı korumakla alakalı bir girişim değil aynı zamanda ABD ile İran’ın da Kürdistan Bölgesi sınırlarında karşı karşıya gelme olasılığını da ortadan kaldıracak bir girişim olacak. Bu nedenle bunun siyasi görüşmeler ve siyasi atmosfer dışında devam edeceğini belirtebilirim. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim; Kürdistan Bölgesi ilk defa hava savunma sistemlerini elde etmeye çok yakın diyebiliriz.